Sunday 27 May 2012

ÜÇ KULHUVALLAH BİR ELHAM

Küçük kız eğdi boynunu küçük parkta.
Annesi güldü,
şefkatle baktı kızına, "ürküttün mü serçeyi?"
Serçe korktu, kaçtı.
Anne canavarlaştı,
küçük kız canavarlaştı,
cehennem zebanileri gibi gülmeye başladılar.
Serçe öyle gördü, korktu,
kanatlarını unuttu.
Apartmanlar çimentolu.
Şahlar ve bilgeler zamanındaki gibi
sedir üstünde değil hayatlar.
Tespihler çekilmez.
Üç kulhuvallah bir Elham.
Haydi, bismillah, başlasın yıkım!
Ben yıkılmam.
Allah da yıkmaz.
Babalar ölür,
Babalar öldürür.
Üç Kulhuvallah bir Eşhed
getirdiğin meyveler çürüdü dolapta.
Aşk en çok savaşana yakışır, yalan!
Serçe öldü, anne küçüldü, kız büyüdü.
Cep telefonu, ekmek arası yüzük, sokakta dağılmış işkembe.
Hepsi dolapta.
Hepsi sen geleceksin diye bekliyor.
Beynimi kızartıyorum.
Haydi, bismillah, başlasın zina,
üç Kulhuvallah, bir dokunuş.
Bir ölünü daha yak.
Bilgeler sedirde işer, sedirde içer, sedirde sevişir,
Şah koyunu diri diri yer ve izler.
Küçük kız, küçük gelin. Bilgenin kölesi o.
Anne serçeyi asmış boynuna dalkavuk o,
Allah baba nereye gitti, korkak o,
babam gelemedi, çünkü ölü o.
Çek tespihi durma, otuz bir de çek.
Beddua etme sakın!
Ben beddua etmeden duramam, bana bunu şah öğretti.
Ekmeği serçeye veririm.
Cep telefonuna hapsettim müezzini.
Beni çağırmasını istedikçe çıkarıp dinliyorum sesini.
Serçeye gitme dedim, gitti.
Ekmeğimi ver o zaman adi kuş!
Seni öldüreceğim!
Üç kulhuvallah bir ölüm.

No comments:

Post a Comment