Sunday 12 October 2014

ODADA

Karnını deliyor duvardaki alçıda bir delikanlının, Bergamalı Galen.
Kitaplar göstermelik.
Duvarlar gri.
Beşgen bir hapishane her köşesini kendime benzettiğim.
yastıklar saçları okşamadan duramıyor uzunlu kısalı.
Yatak kıpırtısız
Dostoyevski Marilyn Monreo'suna kavuşmuş.
Komodinin üstünde sessizce izliyor odayı su bardağı,
dibinde kurumuş süt
Hapishaneler balık istifi
ve yalnızlık var sanılıyor.
Yanılıyorsunuz.
Yalınlaşamıyorsunuz.
Kapının arkasına asılı pantolonlar, ütüsüz,
pencereden bir ışık dikizliyor,
Her şey, herkes bir şeylerin onu doldurması için bekliyor
''kendinden vermek'' aldığınız sürece yok.
Kendileşmek başlı başına diğer
herkes fazla kanımca,
Koltuk altı
Yorgan altı
Merdiven altı
Alt etmek üzerine yegane çaba.

DİSTOPYADA

İnsan biriktirmek ne ahmakça!
Migrenim olmasa turşu çekecek canım.
meme'den sonraki tüm kelimeler anlamsız.
Distopya'da yaşadığını, gördüğün kabuslar hatırlatıyor.
Tütsü yak.
Resim yap.
Zorbaya davetiye çıkar
ya da bekle onlar sen davet etmeden de gelip duruyorlar.
Bir kadının istediği yerden başka her boşluğundan içeri ittirin belinizi.
Bir dudak hareketine sığdırılabilecek kadar basit
çünkü
birinin diğerinin boşluğundan içeri girmesiyle başlayıp,
bir diğerinin beyin sıvısının tadından iğrenmesiyle bitiyor
''En azından insani''
Hatırlanmayacak kadar uyuşmuş.
Hayat normale dönüyor hadi çok şükür!
Alışkanlıklar çirkin bir ayak gibi burnunuza yapışmış.
Cennette zannediyorsunuz
ya da
cennete saklanıyorsunuz.
Sızıntı irine dönüşüyor,
televizyon izleme koltuğunuz çöküyor.

AYAKLARIMIN CANI SIKILIYOR

Farkında,
farkında olmasa başkasından bakmayı bırakır.
Kadının daktilosu olursa onu sahiplenip özgürleşecek.
Adamın daktilosu olursa onu satıp uzaklara gidecek.
Özgürlük uzun süreli gibi.
Gebergaha ışık hücum ediyor.
Bardak şıngırtıları kulağımda,
meyan kökü şerbeti damağımda
buz gibi!
ayaklarım sancılıyor.
huzursuz bacak sendromuna yakalanmış
ayaklarımın canı sıkılıyor demeyi tercih ediyor.