Friday 24 March 2017

KANADINA İNTİHARIM

Kendi paradoksundan daha kurnaz olan yüce Hermes!
Söyle ölüler gülümsüyor muydu?
Yeraltına doğru yüzerken?
Söylesene Hermes,
Ölmek nasıl bir duygu?
Kendinden korunamazken, korumak zorunda olmak...
Sana çıplak ayaklarınla toprağa basma şansı vermediler biliyorum.
Sana gökyüzünü yaratma şansı da vermediler
Sana tanrı olma şansı da vermediler.
Anlatsana bana ölümün demir tadını.
Kanatlarınla yeraltına inerken
Gülümsüyor muydu, geçmişinden binpişman ölüler?
İki ciğer arasında asılı bir köprüde
Düşersen eğer
Lirinin o tatlı sesiyle büyülenemeyeceğim.
Zamanı kim yarattı?
Zaman neden suyun gaz hali?
Zaman neden ölüme gidiyor?
Söylesene Hermes
Sen hiç öldün mü?
Pencereni aç, ellerimde rüzgarın dolaşsın.
Pencereyi aç, aç kurtlar dolansın
Bir orman yansın, bir mit yazılsın yeniden.
Sen lirini çal, sen lirini çal tatlı tatlı.
Dalayım kavramsız zihnimin derinliğine
Sen lirini çal,
Dalayım ıssız bir uykunun dibine.
Ölümün en çiçekli haline sevineyim.
Yüzümde, ellerimde, ayakkabılarımda hayat dursun.
Olsun, kanla ıslanmış olsun bir nehir.
Nehirler aksın, lirin aksın, uyku aksın, ölüm aksın.
Bir bilge doğsun.
Söylenmiş tüm sözler bıkmadan, usanmadan bir daha söylensin.
Ben ölürsem beni de götürecek misin
Yeraltının baharı kavuran kızıllığına?
Bir atın saçlarını örer miyiz rengarenk?
Bana ölümün -sadece giderken- ne güzel olduğunu fısılda.
El ver
Dualar okunsun.
Ses ver
Bir ah işitilsin.
Kanatlarına karışsın külüm.
Söylesene Hermes güzel bir renk midir ölüm?