Wednesday 10 September 2014

BALKON HİKAYELERİ

aynı tarihi paylaşmış gibiler. kendini hangi pencereden içeri sokacağını biliyor ikisi de.
adam önden yürüyor, elini uzatıyor karanlığa düşmesin diye kadın.
bu bir adam ve kadın hikayesi değil.
bu bir balkon hikayesi.
yıllardır değişmeyen bir sokağı parsellemek aynı hisle.
ekmeğini bandırıp, aynı tastan mercimek çorbası içme kıvamında.
''unutmanın insani gerçekliği'' yine de direnmeye devam etmek.
bu bir unutma hikayesi değil.
bu bir balkon hikayesi.
iki öksüzün bir diğeri olmadan yaşayabildiği iki ayrı şehrin hikayesi.
mor halkalar içinde sarı bir çift göz,
bazen dokunuyor
ama kaçtığı da çok.
cebinden bir kağıt çıkarıyor sonra katlayıp yerine koyuyor.
''uzakta bir mavilik'', başka şehrin sabahını haber veriyor.
iki adım ötesi nefret dolu insan sınırı.
bir sızıntı adamın beyninden içeri,
gözleri mor halkalar içinde sarı.
öyle hasta ki ama ruhu değil.
hırkasına sarınmış kadınlarını yanında oturup,
sadece içiyor.
içmenin her halini yaşıyor.
tereddüt etmeden elleriyle bacak aralarını yokluyor kadınların.
öleceğini biliyor, bağlanmıyor.
ölmeseydi de bağlanmayacaktı.
yorgun...
yorgun adamlar tehlikeli.
yorgun olsa da durmuyor.
bir mezar olacaksa, başkasının adıyla anılmasın diyor.
''ben'' incitmek değil.
sigarası ağzından düşse halılar ve yataklar yanacak.
mesela asla evladını görmeye gittiğinde asfalt yolda yüzükoyun dinlenmeye durmayacak.
mesela asla görmeye gideceği bir evladı olmayacak.
dağları olacak milyonların saklandığı.
tutkulu kadınları, hüzünlü şarkıları.
elleri sararacak tütünden.
elleri hep bir sıcaklık arayışında.
söylemeye meyilli olduğu onlarca yalan var.
o yüzden hiç soru sormayacaksınız.
bu bir adam hikayesi değil.
bu aynı derecede kadınları seven bir kadın ve erkek hikayesi
Balkona hasret kalmış pencere silenlerin hikayesi.



























No comments:

Post a Comment